top of page

Latmos Patikalarında Cansızlığın Coşkusu

  • timucinbinder
  • 30 Eki 2024
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 16 Şub

ree

Bir kaya resmi macerası daha. Kaya dolaşmaları belki daha doğru bir tanımlama ama bu sefer kalmalı, bir gecelik kamp. Altı yıldır sırtlamadığım ağır yürüyüş çantam tekrar sırtımda. İlk adımlar kasıyor haliyle.  


Hedef Latmos’un hiç gitmediğim, hatta bilmediğim bir yeri. Varınca ilk tepkim burası nasıl bir yer, nasıl atlamışım ben burayı oluyor. Eğer psikolojik jeoloji diye bir deyim, bir alan varsa ona hakkını veren bir yer kesinlikle. Beynimdeki tüm nöronlar uyarılıyor, uyarılma ne kelime, kıvılcımlar falan fışkırıyor. Kaya-istan’a, yok yok Kayaca’ya geldim diyorum şaşkınlıkla. Şaşırmanın ötesine geçiren, şaşırmanın güzelliğine ulaştıran bir yer burası.


ree

ree

 Kaya kabileleri, kaya boyları var etrafımda; şurada bir oba, orada başka bir oba, dere yataklarıyla ayrılmış kendi bölgelerinde. Obadan obaya gidiyorum, aralarındaki patikalardan, düzlüklerden geçerek. Bildiğimiz patikalar değil bunlar, biraz garipler. Masalımsılar, masal patikaları diyorum kafamda. İçlerine çekiyorlar, sanki hiçbir yere çıkmayacakmış gibi gözüken aralara götürüyorlar, sonra aniden başka bir patika, başka bir geçiş, bir aralık beliriyor kayaların altında, aralarında. Öyle bir çılgın dünya. Cansızlığın canlılığa ya da canlılığın cansızlığa iyice yaklaştığı bir yer, canlılıkla cansızlığın buluştuğu sınır yer.

 

İnsan eli az değmiş. Kaya obalarının izin verdiği kadar, tam bir uyum havası var. Zeytinler, inek atıkları, ara sıra ziyaret edildiği anlaşılan ufak bir ev. Ama tepenin ardı, orası, oraya çok değmiş insan eli. Tepenin ardında, muazzam bir maden. Pek sesi yok ama tepeye çıktığında insan, herhalde sırat köprüsü de böyle bir şey olsa gerek diyor. Bir tarafta kayaları ve bitki örtüsüyle bir cennet, diğer yandaysa tozdan dümdüz beyazlığıyla bir cehennem. Bir tarafta doğallığın yarattığı dünya, diğer yandaysa uygarlığın altyapısı. Aşağıdan gördüğüm dağ ufkunun, milyonlarca yıllık doğallığın ötesi nasıl böyle bir şey olabilir?

ree

Hava kararıyor. Kontrollü ufacık bir ateş. O da olmasa sadece zifiri karanlık ve yıldızlar. Yaz üçgeni, yani Vega, Altair, Deneb üçlüsü hemen beliriyor karanlığın doğudan yavaş yavaş gelen ilk adımlarıyla. Pek ses yok ortalıkta, kendi sesimiz, sohbetimiz dışında, o da olmasa nasıl olur bilemiyorum. Karşıdan ara sıra bir baykuş sesi. Ama bir anda yırtılıyor karanlık, bir grup çakalın çığlıklarıyla. Vadinin karşı tarafındalar. Uzak gibi ama geçenlerde dağda bir köpeğin benim epey mesafe dediğim yeri birkaç dakika içinde geçtiğini gördükten sonra pek güvenmiyorum mesafelere, bir odun daha atıyorum ateşe. Çakallar bir süre daha bağırdıktan sonra susuyorlar ve hemen onlara karşılık bir uluma sesi geliyor karşı yamaçtan.  

ree

Çakallar insandan uzak duran canlılar ama buralarda daha 1980’lere kadar Anadolu parsları dolaşıyormuş. Ayılar da varmış, muhtemelen kurtlar da. Nasıl bir dünyaymış acaba buraları sekiz bin yıl önce yaşamış ve bu kaya resimlerini yapmış Latmoslular için? Fazla doğal bir yaşam biz modernler için. Tedirgin etmiyor değil, hatta belki korkutuyor da. Alışılmamışın yarattığı bir tedirginlik, bir korku, kâh burada hayvan çığlıklarının arasında, kâh motorsuz bir yelkenlide öfkeli bir rüzgârın koynunda. İşte beni tahrik eden de tam bu. Modern yaşamın yarattığı kavanozun dışına çıkmak, o alışmadığımı, alıştırılmadığımı deneyimlemek. Bir tür tatmin arayışı elbette ama nesnelerin, eşyaların veya


ree

hazır faaliyetlerin doyuramadığı, farklı varoluşsal deneyimlere ihtiyaç duyan bir arayış. O yüzden bir yanda kayık ile deniz diğer yanda Latmos ile dağlar çok örtüşüyorlar benim dünyamda.  


Ve herhalde bu sebeple koşturuyorum burada kaya resimlerinin peşinde. Bugün de birini bulduk. Bu seferki epey farklı. Neydi, neden burada, ne amaçla – bu soruların yanıtları daha sonra gelecek. İlk düşündüklerim değiller o sırada. Kayaya bakıyorum, çizdikleri kayaya, ardından kayanın olduğu yere. Burada durmuşlar, sonra devam etmişler yollarına. Herhalde. Hangi yöne gitmişler acaba? Ya dereyi geçip karşıki patikadan ya da dere boyunca şu patikadan. Sanki konuşmalarını duyuyorum, önümden geçip patikada yavaş yavaş kaybolduklarını görüyorum. Aramızda binlerce yıl. Resme bakıyorum tekrar, birkaç dakika ve soldaki patikaya dalıyorum. Kayalara baka baka takip ediyorum patikayı, onların sekiz bin yıllık patikasını …

 Yabansoluk - Timuçin Binder

 

ree


 

1 Yorum

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
Misafir
30 Eki 2024
5 üzerinden 5 yıldız

Teşekkürler 🙏

Beğen
Profil.jpeg

Buraya, bu ufak kutuya da bir şeyler yazacağım yakında ama benle ilgili kısa bir şeyler okumak istiyorsanız, daha fazlası için.

 

© 2023 by Going Places. Proudly created with Wix.com

Takip etmek istiyorsanız

A

  • White Facebook Icon
bottom of page