top of page

Latmos! Seninle kan kardeşiyiz artık.

  • timucinbinder
  • 13 Ağu
  • 6 dakikada okunur

Şimdi düşünüyorum da biraz yana atsam adımımı bir şey değişir miydi? Bu başıma gelenden kurtarır mıydım? Belki. Ama başıma ne gelmişti, düşününce, iş biraz karışıyor. Belki de attığım o yanlış adım yanlış değil de uzun süredir attığım en doğru adımdı, başıma gelene rağmen.

 

Basit bir yürüyüş olacaktı. İki kişiydik. Özlem ve ben. Öğlen Latmos Platformu’ndan diğer arkadaşlarla buluşup biraz keyif yapacaktık. Ama oraya gitmeden önce bir süredir aradığım bir kaya resmi için şüphelendiğim bir yere bakmak istemiştim. En fazla bir saat sürerdi tepeden dere yatağına inip o yere bakmak. Sabahtı, henüz ısınmamıştı ortalık.

 

Kaya resmi dediğim, Latmos’un 8000 yıllık neolitik dönem kaya resimlerinden biri. Şu anda bu resimlerle ilgili bir proje yürütüyorum ve bir süredir de bu sebeple Karadere-Eğilmez Kaya bölgesindeydim. Eğilmez Kaya tarafında üç adet kaya resmi var. Birini daha önce bulmuştuk. Bulmuştuk diyorum, çünkü bu her ne kadar benim yürüttüğüm bir araştırmaysa da Latmos Platformundan arkadaşlar da sık sık katılıyorlar bu aramalara. Sonuçta platformun önem verdiği konulardan biri de bu kaya resimlerinin korunması. Son gelişimizde Varol (Aydın) bir drone çekimi yapmıştı. O çekim sayesinde, görüntüleri uzun uzun inceledikten sonra sanki birinin yerini tespit etmiştim. Bugün onun için buradaydım. Emindim, orasıydı, birazcık aşağıya indik mi görecektik ve arkadaşlara müjdeyi verecektim. Ama olmadı, yanlış adım attım.


Eğilmez Kaya Latmos
Eğilmez Kaya

 Madencilerin açtığı yoldan iniyorduk. Aslında olmaması gerekiyordu bu yolun. Resimler tescillendiğinde bu yolun yerinde olan dere vadisi de komple korumaya alınmış. Alınması da gerekiyormuş, çünkü iki resim vadinin sağında, diğeri de solunda. Bu resimler neredeyse her zaman derelerin dibinde olduklarından haliyle derelerin de koruma altına alınması gerekiyor. Ama ne olmuşsa olmuş, bir süre sonra, herhalde madencilerin isteği üzerine tescil alanını ortadan ikiye bölerek küçültmüşler ve madenciler de bu vadiyi katledip keskin virajlarla aşağıya inen bir yol yapmışlar, tüm pasayı da buraya akıtmışlar.

 

Maden yolları genellikle oturmamış oluyor. Kamyonlar ne kadar oturtabiliyorsa. Zemin bazı yerlerde son derece kaygan olabiliyor. O yüzden daha dikkatliyimdir bu yollarda. Dağda zemine yapışan yürüyüş ayakkabılarınız bu yollarda tam tersini yapabilir. Yıllardır dağlarda yürüyen biri olarak tüm bu ayrıntılara hakimim ama o gün artık kaya resmini bulacak olmanın heyecanı mı, yoksa yaşamakta olduğum diğer hayatımdan aylardır biriktirdiğim streslerin yorgunluğu mu bilemiyorum, genelde hiç yapmadığım, insanları da hep uyardığım bir hata yaptım. Kestirme gittim, kısa yolu tercih ettim ve olan oldu.


Başka bir açıdan Eğilmez ve orayı katleden maden yolu (Drone görüntüsü: Varol Aydın)
Başka bir açıdan Eğilmez ve orayı katleden maden yolu (Drone görüntüsü: Varol Aydın)

Ayaklarım nasıl olduğunu anlayamadığım bir sebeple yerden kesildi. Aşağıya doğru indiğim yolda bir anda havalanmıştım. Her şey birkaç saniyede oldu. İlk sağ elim temas etti yere. Çarpmanın şiddetiyle kolum o anda bileğimden kırılmış ama parmaklarımı oynatabildiğim için ancak hastanede röntgende anladım kırıldığını. Sol dirseğim de fena darbe almıştı ama kan ve ciddi şişmeye rağmen o temiz çıktı.   

 

Asıl darbe kafaya geldi. Özlem hemen arkamdaydı. Her şeyi görmüş haliyle. Tam rahatlamış ki kafayı kurtardım diye, kız sevinmek üzere, sen gel kafayı büyük bir şiddetle bir kaya parçasına geçir. Böyle bir acı yok. Gitti dişler diye bir düşünce geçti aklımdan o an. Ardından da ben bundan galiba sağ çıkamayacağım düşüncesi. İlginç, her şeye rağmen düşünceler belirebiliyor böyle bir anda bile.

 

Ama kalktım ayağa. Artık acıdan mı, yoksa sinirden mi bilemiyorum dört, beş saniye bağırarak dolaştığımı hatırlıyorum. Aslında o benim biraz geri dönme biçimim. Bu gibi durumlarda kısa bir süreye ihtiyacım oluyor durumu çözmek için. O süreyi veriyor bana bağırmak. Ayaktaydım, bilincim yerindeydi ama ne kadar daha bilemiyordum. Hemen bir şeyler yapmam gerekiyordu. Kafamdan aşağıya kan boşalıyordu. Üzerimdeki her şey kan olmuştu. Dudağım da patladığından ağzım da kan içindeydi ama dişler sağlamdı. İlk iş kanı durdurmak için kafama Özlem’in verdiği tişörtü bastım.

  

Biraz temizlendikten sonra Aydın yolunda.
Biraz temizlendikten sonra Aydın yolunda.

Kaya resmi olayı bitmişti. Ciddi hasar almıştım. Süratle bir acile ulaşmalıydım. Onun için de gerisin geri arabaya. Ya ulaşamazsam. Kafayı dağıtmıştım, her an bir şeyler olabilirdi. Özlem hayatta çıkaramazdı beni buradan. Ekipten Aşkın yakında oturuyordu. Onun aracı buraya girerdi. Özlem’e hemen Varol’u aramasını söyledim. Beyin cerrahı olarak daha uzmanı yoktu bu kazanın. Tabii ilk önce tepeye çıkacaktık ki, telefon çeksin. Kafamda böyle bir sürü düşünce çıktık. Varol’a telefon. Baş dönmesi var mı? Yok. Bulantı var mı? Yok. Aydın’a hastaneye gelin.

 

Arabaya ulaştık. Özlem kullanacaktı. Yol uzun. İyi sürücü, orada sorun yok ama o ne durumda acaba? Becerdi. Bozuk maden yolundan Karakaya, oradan Söke, ardından Aydın Üniversite hastanesi. Kolum giderek şişiyor yolda. Buzlu su şişesi koyuyorum üzerine. Bir ara kafamdakini çekiyorum. Az da olsa tekrar kan akıyor. Yine basıyorum. Yoldayken ekip konuşmuş. Buluşmanın da içine ettim tabii bu kazayla. Orhan Bafa’da oturuyor, o da arabasıyla hazırlanmış ama neyse gerek kalmadı. İki saat sonra acildeydik.


 

Tomografi, röntgenler. Varol’un da tetkikleriyle beyin ve omurlarda bir şey olmadığını anlayınca rahatlama. Ama kol kırık. Belki ameliyat diyorlar. Kafada da dikişlik epey geniş bir alan. Dudak da tabii. Artık farklı bir dünyadayım. Etrafta bir sürü genç doktor adayı ve doktorlar. Hünerli, becerikli eller bedenimi tamir etmeye çalışıyor. Başka hastalar, bir kısmı benim gibi. İkide bir amca demelerinin dışında sorun yok. Abiye ne oldu? Gerçi sanırım haklılar, ertesi gün 61. yaş günüm ve ben acildeyim. Güvenle uzanıyorum ilk müdahale için.    

 

İlk önce dikişler. Kafamdaki kalkmış derinin altını uzun uzun temizliyorlar. Geniş bir alan. Ne kaya parçasıymış. Konuşuyorlar. Nasıl dikelim? Şuradan başlayacağım, şöyle geleceğim. Hoca onaylıyor. Şu ipliği kullan ama dudak için daha incesini seç diyor. Yüzüme dezenfekte edilmiş bir havlu kapatıyorlar ve işlem başlıyor.  

 

Yaklaşık yirmi beş dikişin ardından ortopedinin kararı geliyor. Ameliyattan vazgeçmişler. Röntgen altında kemiğimi yerine oturtup alçıya alacaklar. Koluma damar yolu açıyorlar. Burnuma oksijen hortumu, göğsüme de kablolar takılıyor. Yanımda ekranımla beni operasyon odasına alıyorlar. İlk önce sıkı bir uyuşturucu. Bir anda uçmaya başlıyorum. İlk önce bulutların üzerinde hissediyorum kendimi, sonra görüntü değişiyor, deniz altında sağa sola kayarak dibe iniyorum. Denizciliğimden mi acaba bu son görüntü ama huzur verici. Tam dibe vuracakken bir anda bileğimde ve elimde acayip acılar. Kafam iyi, keyfim yerinde ama birileri sürekli bileğimi ve parmaklarımı vahşice kıvırıyor. Acı eşiğim yüksektir, o yüzden diş sorunlarım hep kanal tedavisi olur ama burada işe yarıyor. Yarıyor da yine de her seferinde acıyla kıvrılıyor bedenim. Sonunda ilacın etkisi azalıyor, ne olduğunu daha iyi görüyorum. Kolumda üç çift el, alçıya alıyorlar yavaş yavaş. Bir yandan da koyu bir sohbet aralarında. Ara sıra uzman asistan, doksan dereceyi kaybetmeyelim arkadaşlar diye hatırlatıyor, sonra dönüp ekrana bakıyor. Çıkardığı işten memnun, beğeniyor. Rahatlatıyor bu olağanlıkları.

 

ree


Acilde beş saat. Çıkıyoruz. İlk önce Varol’la bir şeyler yemeğe gidiyoruz. Pide, lahmacun. Ardından dönüş yolu. Bafa’dan geçerken Orhan ve Zeynep’de ara veriyoruz. Birkaç kadeh viski eşliğinde gün sonu sohbeti. Varol’un izniyle tabii. Epey stres yaşadın, birkaç kadeh uygundur diyor telefonda. Orhan yine de temkinli kadehi doldururken. Gözü Özlem’de. Doktordan izinliyim ama.   




Yolda düşünüyorum. Daha sonra da düşünüyorum. Birkaç gün düşünüyorum. Ölebilirdim. Daha da kötüsü sakat kalabilirdim. Birçok kişiyi üzebilirdim. Tüm bunlara rağmen o yanlış adım yanlış değildi galiba diyorum. Bir mesaj, bir uyarı olamaz mıydı? Evrenden değil tabii. Oraya gidene kadar bedenim var, bu modern yaşam tarzının tüm olumsuzluklarını çeşitli stresler halinde hisseden ve aslında hissettiren. Tabii uyarı deyince insanlar hemen daha fazla tedbir anlıyorlar. Neydi bu dağlar sürekli? Evet, daha fazla tedbir, daha fazla kural, öyle, di mi? İyice kapanayım modern kafesime, iyice sineyim.

 

Modern yaşam tarzı beni çok bunaltıyor. Çoğumuzu bunaltmıyor gibi. Hatta seviyoruz bile. İnsanların daha sakin, daha doğal yaşamak için kaçtıkları yerleri yine geldikleri yerlere benzetmelerinden belli. Bende öyle değil. Yaklaşık bir yıl önce bir karar vermiştim. Modern yaşamın olumsuz etkilerini azaltmak için hiç olmazsa haftada bir veya iki gün doğal ortamlarda olacaktım. Gezmek değil, vaktimin bir kısmını oralarda geçirmek. Bir tür hibrit bir yaşam. Yaptım da ama sanırım bu iyi kolesterol, kötü kolesterol olayı gibi. İyiyi arttırmıştım ama kötüye dokunmamıştım. Hatta kötü artmayı sürdürmüştü ve ikisi arasındaki fark belki daha kötüydü şimdi. İyi yetmiyordu. Kötüyü azaltmam gerekiyordu, çünkü içten içe hasarına devam ediyordu.

 

Doğal veya ekolojik yaşam tartışmalarında artık modern yaşam tarzının değiştirilmesi gerektiği fikri de telaffuz ediliyor. Çok değil ama var. Tüketim kültüründen sıyrılmamız, uzaklaşmamız gerek deniyor. Ama bunu genelde nesnelerle ilişkimiz üzerinden anlıyoruz. Daha az alışveriş, daha az nesnelere bağımlılık. Oysa ilişkiler de var. Kurallar, dayatmalar, kalıplar, uyulması gereken alışkanlıklar, düşünme şekilleri, girilmesi gereken faaliyetler, benimsenmesi gereken davranışlar, verilmesi gereken yanıtlar. Şimdi anlatması uzun sürer ama bedenimi böyle yanlış adımlara iten streslerden kurtulacaksam, bu kötü modern kolesterolü, bu modern “zehirli kanı” azaltmam gerekiyordu. Toptan bir kopuş gerçekleştirmeliydim. Bir köye kaçıp doğada yaşamak da değil sadece. Farklı bir zihniyete ulaşmak, farklı bir insan olmak. Ama o farklıyı bile modern farklı olmaktan ayırarak, kurtararak. Yoksa bir dolu farklı var etrafta, aslında pek de farklı olmayan. Bir yere taşınmak şeklinde değil ama yine de bir taşınma şeklinde, zihinsel bir taşınma, bir yaşam tarzı taşınması şeklinde. Yavaş yaşam muhtemelen ama insanın kendisine dönmesine, kapanmasına, daha bireyselleşmesine yol açan türden bir yavaşlama değil. Bir tür budama, bu kötü kısmı budama. Ama davranışlarda, kalıplarda, düşünme ve yapma şekillerinde. Bir tür uyumsuz olmak belki de, başka bir şeye uyarak.

 

Söylemesi yapmasından kolay tabii ama bugün yaşadığım bunun uyarısıydı bence. O yüzden de belki o attığım yanlış adım hayatımın en doğru adımıydı, bu derece riskli bir kazaya rağmen. Bedenim, “bak arkadaşım, eğer benimle yaşamaya devam edeceksen, bu ikilemini çözeceksin”, demişti. Ya öyle ya da böyle. İkisi birden olamazdı artık. Doğru, çözmem gerekiyor. Ben böyle düşünürken bir anda Özlem frene bastı, süratle yavaşladı. Daha Bodrum’a epey yolumuz varken, daha Torba kontrolüne varmamışken, acayip bir trafiğe girmiştik. Gecenin onunda. Kaza da yoktu. Benim ufacık kasabam artık böyle bir şey olmuştu. İşte buydu.


Ama sonuçta yine de bir Latmos Platformu ailem var. Ve tabii Dr. Varol Aydın ve Aydın Üniversite Hastanesinin acil ekibi, doktorları, öğrencileri, hepsine çok teşekkürler. Ellerine sağlık. Süreci epey kolaylaştırdılar. Tabii ilk önce birisinin o arabayı kullanması gerekiyordu iki saat boyunca. :)

Yabansoluk - Timuçin Binder    



   

 

2 Yorum

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
Nuran
21 Eyl
5 üzerinden 5 yıldız

Detayları bu gece okudum. Yazını ben yeni gördüm.

Off okurken iyi olduğunu bildiğim halde seninle aynı endişeleri hissettim. Özlemi hele olay yerinde hiç düşünemiyorum. Çok çok geçmiş olsun. İyi ki Özlemle birlikteymişsiniz. Gelmiş geçmiş olsun, ikinize de. Sağlık ve iyiliklerle kalın. 🙏

Beğen

Aşkın
16 Ağu
5 üzerinden 5 yıldız

Çok geçmiş olsun Timuçin ve iyi budamalar! En kısa zamanda görüşmek ve düşüncelerini dinlemek dileğiyle.

Beğen
Profil.jpeg

Buraya, bu ufak kutuya da bir şeyler yazacağım yakında ama benle ilgili kısa bir şeyler okumak istiyorsanız, daha fazlası için.

 

© 2023 by Going Places. Proudly created with Wix.com

Takip etmek istiyorsanız

A

  • White Facebook Icon
bottom of page